roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mayıs 2015 Çarşamba

MIDDLESEX - Jeffrey Eugenides





    Son zamanların çok satanlar listesinden bir roman Middlesex. Bir kitabı alıp incelemek için bir sürü sebebiniz olabilir; (Altın kural, seks her zaman satar) Kitabın ismi önemli. Tanıtım cümlesi de ilgi çekici ise sizi bir yerden yakalayıverir. Middlesex Detroit'de bir semt adı fakat kitabın içeriği ile doğrudan yada dolaylı ilişkili de.

"Ben iki kez doğdum:
 İlkinde 1960 yılının Ocak ayında, Detroit için inanılmaz derecede dumansız bir günde kız olarak ve daha sonra tekrar 1974 yılının Ağustos ayında Petoskey'de bir acil kliniğinde, ama bu defa ergenlik çağında bir delikanlı olarak."

Kitap bu cümleyle başlıyor. Hermafrodit (çift cinsiyetli) bir insanın 3 kuşak hikayesini anlatma iddiasında, üstelik Bursa'nın bir köyünden başlayıp, ipek böceğine, Kozahan'a değinip Amerika'da son bulan bir hikaye. Benim için hayli merak uyandırıcı oldu.

Kitap 9 yıla yakın bir süre içerisinde yazılmış, sanırım sırf bu yüzden bazı kısımlarında kopukluklar var. Bu kadar üzün bir süre içerisinde bu gayet makul bir durum. Son zamanlarda okuduğum ve beğendiğim kitapların ortak özelliği bana yeni bir şeyler öğretebilecek bilgilerle dolu olması oldu. Middlesex'ten araştırmak için epey not tuttum, yeni şeyler öğrendim. Alfa 5 redüktaz eksikliği nedeniyle oluşan bu hermafrodit vakasının epey yaygın olduğunu öğrendim mesela ve yazar bu durumda olan insanların ne gibi duygular yaşayabileceğini hissettirdi bana. Bazen maalesef seçme şansınız olamayabiliyor.

Kurtuluş savaşı zamanını bir Yunan yazarın kaleminden okumak ilgi çekici. 3 kuşak aileyi anlatması bakımından Orhan Pamuk'un son romanı "Kafamda Bir Tuhaflık" ile benzer yönleri var fakat Pamuk'un özellikle bu "kuşak ve değişim" meselesini romanının merkezine almasından dolayı bu konuda Yunan yazara göre çok daha başarılı olduğunu söyleyebilirim.

Gayet akıcı, sürükleyici, bilgi dolu, fazlaca cinsel bilgi içeren bir roman Middlesex. Bilin istedim.

24 Eylül 2013 Salı

MO YAN - KIZIL DARI TARLALARI

  


     Mo Yan, 2012 Nobel Edebiyat Ödülü'nü, "halk masallarını, tarihi ve günümüzü sanrısal gerçekçiliğiyle kaynaştırdığı" gerekçesiyle kazandı yazıyor kitabın arka kapağında. Son zamanlarda herhangi bir kitabı bu kadar iyi anlatan bir cümleye denk gelmemiştim. Mo Yan'ın Türkçeye çevrilmiş sadece bir kitabı olduğu için diğer kitapları hakkında yorum yapamıyorum ama bu cümle bu kitap için biçilmiş kaftan.
   
    Kitabın neredeyse tamamı "mışlı" geçmişle anlatılıyor. Çin'in geçmiş döneminde ki yaşantı parça parça verilmiş. Bol bol argo kullanılmış. Ama bu kitap için bol bol kelimesi kullanılacaksa ilk sırayı mutlaka kızıl darı tarlaları alacaktır. Bu kitabın ismi asla başka bir şey olamazdı diyorsunuz kitabın sayfalarında ilerlerken. Her yer kızıl, her yer, her şey darı ile alakalı.
  
    Daha önceleri MoYan'a ait bir kısa öykü okumuştum, esprili, merak uyandırıcı bir üslubu olduğu kesin. Fakat bu kitabı okumak isteyenlere tavsiyem büyük beklentiye girmemeleri yönünde olacak. Mo Yan gerçekten bir masal anlatıyor kitabında. 1900'lü yıllarında başında Japonların Çin topraklarında yaptığı işkenceler, Çinlilerin kendi insanları arasında ki baskınlar, savaş, kan, vahşet ve aklınıza gelebilecek her türlü kötü durum çarpıcı bir şekilde, masal tadında anlatılmış. Kitabın bütünü hakkında fikir vermeyecek olsa da, sadece bir cümle kitaptan alıntı yaparak size ufak bir ipucu vermek istiyorum;

 "..Yolda duran birlik üyeleri patlamanın etkisiyle havalanmış, kolları bacakları kopmuş, bağırsakları dışarı fırlayıp kokmaya başlamış, kopan uzuvları kalabalığın üzerine dolu gibi, güzel ve nazik bir aşk gibi yağmış."


17 Mayıs 2013 Cuma

Dan Brown - Cehennem - İnferno

 
 


Cehennemin kapıları İstanbul'a açılıyor..

Arka kapakta bu yazıyı ve İstanbul siluetini görünce kitaba olan merakım bir kat daha arttı ister istemez. Büyük sürpriz oldu açıkçası. Sembolleri, sanat eserlerini, tarihi mekanları romanlarında bol bol kullanan Dan Brown için İstanbul'dan daha uygun bir arka plan olamazdı diye düşünüyorum.

Brown'ın İstanbul'u tarif edişi, anlatışı gayet ölçülü ve asla kötü bir izlenim bırakmıyor. Bütün dünyada milyonlar satan kitapların sahibi olan yazarın İstanbul'a ve Türkiye'ye olan bu yaklaşımı (klasik deyimle) milyonlar verseniz yapamayacağınız müthiş olumlu bir reklama dönüşmüş.

Brown sizi heyecanın, bilinmezin, soruların, aksiyonun ortasına bırakıveriyor kitaba başlar başlamaz. Her zaman ki koşturmacayı, romanı kısa kısa bölümler halinde yazarak elinizden düşmeyecek bir hale getirmiş.

Size tavsiyem kitabı okurken yakınınızda mutlaka internete anında ulaşabileceğiniz bir cihazın bulunması. Çünkü o kadar çok mekan o kadar çok sanat eseri anlatılıyor ki, insan meraklanmadan duramıyor.

Brown'un en sevdiğim yanı size birçok kapı açması; merak edilecek,takip edilecek bir sürü ayrıntı aktarması. Bu kitabın ana konusunu Dante olarak belirlemiş. Hatta kitabın ismi bile Dante'nin meşhur "İlahi Komedya"sının bir bölümü olan Cehennemden geliyor.

Da Vinci Şifresi kitabından beri her kitabını zevkle okuduğum Dan Brown hakkında çok objektif olamayabilirim ama şiddetle tavsiye edebileceğim bir kitap olmuş Cehennem. Brown her hafta bir kitap yazsa okuyabilirim gibi geliyor. Fakat kitabı okuyunca anlayacağınız üzere o kadar çok emek o kadar çok araştırma var ki takdir etmemek imkansız. İyi okumalar..

21 Ağustos 2012 Salı

22/11/63 - Stephen King





Uzun yıllardır herhangi bir Stephen King romanı okumamıştım. Küçükken okuduklarım hep biraz fantezi-korku-gerilim içerdiği için uzak durdum sanırım. Ama 22/11/63 adlı kitabı görünce dikkatimi çekti. Hem J.F.Kennedy suikasti hem zaman yolculuğu hem de bir King romanı.
Kitap beklediğimden iyi. Ne beklediğimi bende tam olarak bilmememe rağmen okurken kendimi olayların akışına kaptırıp aynı anda yeni şeylerde öğreniyorsam o kitap benim için okumaya değerdir. Zamanın içinde yolculuk, her zaman insanların ilgisini çeken bir konu olmuştur. Başka bir dünya, başka bir zaman, benim gibi Matrix ve Geleceğe Dönüş filmlerinin hayranı biri içinde çok cazip bir konu.

Sıradan bir hayatınız var. Elinize aniden bütün dünyanın akışını değiştirebilecek bir imkan geçiyor. Neyi değiştirirdiniz? Hangisine gücünüz yetebilirdi? Geçmişte şimdi olduğunuzdan çok daha mutlu olmanız olası mı? King J.F. Kennedy suikastini engellemeyi hayal etmiş, bu sayede dünyanın daha yaşanabilir bir yer olacağını düşlemiş, kim bilir? Bunları yazarken de siz 60’lar Amerika’sın da bir yolculuğa çıkarıyor.

Kitap 816 sayfa, uzun olduğunu düşünen, aynı hikayenin çok daha az sayfada anlatılabileceğini savunan yorumlar okudum fakat ben onlara katılmıyorum. Stephen King okumak bana keyif verdi, sizinde aynı keyfi almanızı umarak iyi okumalar dilerim.

17 Temmuz 2012 Salı

1Q84 - HARUKİ MURAKAMİ





Haruki Murakami’nin son kitabı “1Q84” tam tamına 1256 sayfa.Ne yalan söyleyeyim alıp almamak konusunda tereddüt ettim.Daha sonra okuduğum yorumlarda tuğla büyüklüğünde ki bu kitabın okunmaya değer olduğuna kanaat getirdim.Yanılmamışım,kolay okunan,klasik tabirle elinizden düşüremeyeceğiniz bir roman 1Q84. Okuma konusunda tek sıkıntıyı fiziksel açıdan çekiyorsunuz.. Sık sık bir rahle edinmeyi düşündüm kitap elimdeyken..
Kitap, adından da anlaşılacağı üzere George Orwell’ın “1984” adlı eserine birçok gönderme içeriyor. Hatta kitap zaman olarak 1984 yılında geçiyor. 1Q84’ü okumak isteyenlere öncelikle George Orwell’in kitabını okumalarını tavsiye ederim.

Murakami Japonya’nın yaşayan en önemli yazarlarından kabul ediliyor. Batıcı olduğu ve Amerikan kültürü etkisi altında kaldığı eleştirileri ülkesinde yoğun bir şekilde konuşuluyor. Benim için bu özelliği kitabı daha okunur kıldı açıkçası. Japon halkına ait bir hayatı aktarırken kullandığı küresel öğeler, sizin hikayenin içinde kalmanızı kolay hale getiriyor. Kitabın içinden bir çok not aldım; inceleyip okumam gereken birçok kitap ismi, dinlemek istediğim birçok müzik,görmek istediğim birçok yer var.
Murakami’nin tasvirleri ve özellikle benzetmeleri müthiş; o kadar yerinde kullanıyor ki aklıma geldikçe gülüyorum hala birçoğuna. Romanın bir çok yerinde kısa kısa tekrarlara rastlıyorsunuz; bunlar sıkıcı olmak yerine uzun hikayeyi derleyip toplayıp bir bütün halinde okumaya devam etmenizde kolaylık sağlıyor.

Roman’ın içeriği hakkında bilgi verip özet geçmek yerine, “değil 1256 sayfa 2500 sayfa daha olsa okurdum” diyerek kitabın bende bıraktığı tadı size aktarmak daha doğru olur diye düşünüyorum. Yine de bu kadar büyük bir kitapta yazar ne anlatıyor derseniz;  içerisinde aşk var,zamana ait metaforlar var,güzel tasvirler ve nihayetinde sürükleyici bir kurgu var..
İyi okumalar..